Quas molestias excepturi

Yuksek Tansiyon Kolesterol

Yüksek tansiyon olarak adlandırılan korkunç bir hastalık sorunu ile karşı karşıya dünyada...

Quas molestias excepturi
Impedit quo minus id

Siddetli Dis Agrisi Nedenleri

Genel bir kural olarak, ebeveynler onlar büyümeye ve olgun gibi pek çok farklı şeyler çocuklar.

Impedit quo minus id
Voluptates repudiandae kon

Sedef Cilt Hastaligimidir

Sedef deri iltihabı ve ölçeklendirme özellikleri uzun ömürlü bir deri hastalığıdır. Bu kaşıntı, ağrı..

Voluptates repudiandae kon
Mauris euismod rhoncus tortor

Saglik Reformcuları Hemsireler

Dünyayı değiştirmek için adanmış küçük bir insan grubunun gücünü asla küçümseme. Nitekim şimdiye kadar...

Mauris euismod rhoncus tortor
                   

29 Aralık 2013 Pazar

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemine başvurular, 2 Ocak'ta başlayacak. Yeni kılavuz internet sitesinde yayınlandı.

ösys başvuru 2014
ÖSYM'den yapılan açıklamaya göre, 2014 ÖSYS başvuru işlemleri, 2 Ocak'ta başlayacak ve 15 Ocak'ta sona erecek.

2014 KILAVUZU AÇIKLANDI

2014-ÖSYS'ye (sınavsız geçiş dahil) ilişkin başvurma, başvurma koşulları, sınav, değerlendirme ve  yerleştirme ile ilgili kurallar ve işlemler, 2014-ÖSYS kılavuzunda yer alıyor.

KILAVUZ ÖSYM'NİN İNTERNET SİTESİNDE

Adaylar, 2014-ÖSYS kılavuzuna ÖSYM'nin internet adresinden erişebilecek. Başvurular kılavuzdaki kurallar doğrultusunda yapılacak. 2014-ÖSYS'ye başvurmak isteyen adayların bu kılavuzu dikkatle incelemeleri gerekiyor.

BAŞVURU İŞLEMİNİ SON GÜNE BIRAKMAYIN

Adayların, ÖSYS başvurularının alınmasıyla ilgili çalışmalar tamamlandı. Başvuru esnasında adayların herhangi bir sorunla karşılaşmamaları için başvuru sistemi, başvuru merkezlerine test amaçlı açıldı, başvuru merkezleri sistem üzerindeki kontrol işlemlerini yaptı. Adayların, başvuru merkezlerinde oluşabilecek yoğunluğu dikkate alarak, başvuru işlemlerini başvuru süresinin son günlerine bırakmamaları gerekiyor.
Gönderen Unknown

16 Kasım 2013 Cumartesi

Sağlık Meslek Liseleri şokta!Sağlık Meslek Liseleri şokta!

Yüzlerce öğrenci devamsızlıktan sınıfta kalma ve bir yıl kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

TÜRKİYE genelindeki özel sağlık meslek liselerinde kaydı bulunan yüzlerce öğrenci mağdur oldu. Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle özel Anadolu sağlık meslek liselerine kontenjan sınırı getirildi. Ancak okullar daha önce ön kayıt yoluyla öğrenci aldı. Bu durumda Bakanlık tarafından belirlenen kontenjandan daha fazla öğrenci kaydı almış oldular. Kontenjan sınırını aşan öğrenciler e-okul sisteminde görünmeyince veliler büyük şok yaşadı. Öğrenciler devamsızlıktan sınıfta kalma ve bir yıl kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

OKUL KAPATMAYA GİDER

İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, “Şu anda kaç öğrencinin bu durumda olduğunu bilmiyoruz. Bu durum okul kapatmaya kadar gider. Öğrencilerin acil olarak başka bir okula kaydını aldırması gerekiyor” dedi.

Durum, Kartal’daki Özel İstanbul Yesevi Anadolu Sağlık Meslek Lisesi öğrenci velilerinin, çocuklarının sınav bilgilerini öğrenmek amacıyla e-okul veli bilgilendirme sistemi’ne girdiklerinde ortaya çıktı.

Sistemde ‘Girdiğiniz Bilgilere Ait Öğrenci Bulunamadı’ ibaresi ile karşılaşan veliler, okula gittiklerinde çocuklarının okulda resmi kaydının olmadığını öğrenince şoke oldu.

1 OKULDA 150 KAYITSIZ

Okulda yaklaşık 150 öğrencinin kaydının yapılmadığını öğrenen veliler, bir yandan Kartal İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçe ile müracaat ederken, bir yandan da okul yönetiminden durumun düzeltilmesi için talepte bulundu. Ancak okul yönetiminden aldıkları cevaplar, velilere ikinci bir şok yaşattı. Okul yönetimi velilere, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde değişikliğe gidilerek Özel Anadolu Sağlık Meslek Liseleri’ne 2 Ağustos 2013 tarihinde staj protokolü sözleşmesi zorunluluğu getirdiğini, staj kontenjanı bulamadıkları için de yaklaşık 150 öğrencinin kaydının yapılamadığını söyledi. Durumu öğrenci velilerine bildirmeyen okul yönetimi, bir yandan da yürütmenin durdurulması için dava açarak sorunu çözmeye çalıştı.

Konuyla ilgili Hürriyet’e açıklama yapan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, durumun sadece İstanbul için değil, tüm Türkiye’deki özel sağlık meslek lisesi öğrencileri ile ilgili olduğunu söyledi.

TÜM TÜRKİYE’YLE İLGİLİ

Yıldız şöyle devam etti: “Şu anda kaç öğrencinin bu durumda olduğunu bilmiyoruz. Ama dönem başında yönetmelikte kontenjanlarla ilgili bir değişiklik oldu. Okulların kontenjanları düştü. Birtakım sıkıntılar olacağını tahmin ediyorduk, İstanbul’da öğrenci sayısı fazla olduğu için bir inceleme başlattık. Fakat kaç okulda bu kontenjandan fazla öğrenci var bilmiyoruz. Çalışma devam ediyor. Bu durumdaki öğrenci e-okul’da gözükmüyor, ailelerde tedirginlik var. Biz bunun için il milli eğitim müdürlüğü olarak durumu tespit edip çocuklarımızın mağdur edilmemesi için gerekenleri yapacağız. Bu durumda okulların nasıl öğrenci kaydı aldıkları noktasında hesabı sorulur. Okul kapatmaya kadar gider bunun sonu. Okullar, ‘Yönetmelik değişikliğinden önce ön kayıt yoluyla öğrenci aldık’ diyemezler. Çünkü, son yayımlanan yönetmeliğe göre öğrenci almaları gerekiyordu.”

BİR YIL KAYBEDEBİLİRLER

Velileri de uyaran Yıldız, mazeretli mazeretsiz devamsızlık hakkının 45 gün olduğunu hatırlatarak, bu öğrencilerin acil olarak başka bir okula kaydını yaptırması gerektiğini de söyledi. Yıldız, şu uyarılarda bulundu: “Şu anda kaç öğrenci e-okul’da görünmüyor bilmiyoruz. E-okul’da devamsızlık süresi mazeretli ve mazeretsiz olarak 45 güne çıkarıldı. Bu süreyi doldurmadan öğrencilerin hemen kaydını, kontenjanı uygun olan bir okula aldırması gerekiyor. Bu kontenjanı olan özel sağlık meslek lisesi de olabilir, yoksa da başka bir okul türü de olabilir. Öğrenciler 45 günlük devamsızlık hakkını doldurduysa da mağdur olurlar, bir yıl kaybetmiş olacaklar gibi görünüyor şu anda.”

Gönderen Unknown
Şubat’ta öğretmen atamasına yeşil ışıkŞubat’ta öğretmen atamasına yeşil ışık

Avcı, öğretmen ihtiyacının 127 bin olduğunu söyledi.

Avcı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2014 yılı bütçesine ilişkin milletvekillerinin sorularını yanıtladı. FATİH Projesi kapsamında eğitmen olarak yetiştirilen öğretmenlere seminerler verildiğini anlatan Avcı, bu eğitimlerde ulaşım ve konaklama giderlerinin, Telekominikasyon ve İletişim Başkanlığı'nca harcandığını söyledi.

Atama bekleyen öğretmen adaylarına ilişkin soru üzerine Bakan Avcı, "215 bin öğretmen adayı bulunuyor. Bizim toplam ihtiyacımız 127 bin. 39 bin de ücretli öğretmen istihdam ediyoruz" dedi.

"Niye ücretli öğretmen alıyorsunuz" şeklindeki soruyu Bakan Avcı, "Kadrolu alamadığımız için" diye yanıtladı. "Kadro talep ediyor musunuz" sorusuna Avcı, "Tabi ediyoruz ama isteyenin bir yüzü..." karşılığını verdi.

Şubat atamasına ilişkin soruyu da cevaplandıran Avcı, şunları söyledi:

"Bu toplantıdan önce bu konuyu konuşuyor olsaydık veya bu soru bana sorulmuş olsaydı, muhtemelen, büyük ihtimalle yapmayacağız diyecektim. Ama şimdi sizlerin de desteğiyle ben maliyemizle de Sayın Başbakan'la da diğer ilgili bakanlarla da bu hususu tekrar bir kere daha müzakere etmek ihtiyacını vurgulayacağım. Ama söz veremiyorum şimdi. Çünkü bu benim Mili Eğitim Bakanı olarak tek başıma... Keşke kadrolar hep benim cebimde olsa da hepsini kullansak."

Ücretli öğretmen alımında atama bekleyen öğretmen adaylarına öncelik verdiklerini belirten Avcı, branş olarak da en çok ihtiyaç duyulan alanlarda görevlendirme yaptıklarını dile getirdi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, son 11 yılda ülkenin öğretmen kadrosuna 407 bin 573 öğretmen ilave alındığını bildirdi.

Öğretmen sayısı 11 yılda iki katına çıktı

Atanamayan öğretmenlerle ilgili olarak Avcı, son 11 yılda bakanlığın gerçekleştirdiği en önemli uygulamalardan bir tanesinin öğretmen ihtiyacının giderilmesine yönelik geliştirilen istihdam politikaları olduğunu hatırlatarak, bu kapsamda son 11 yılda ülkenin öğretmen kadrosuna 407 bin 573 öğretmen ilave alındığını, böylece öğretmen mevcudunun 11 yılda yaklaşık iki katına çıkarıldığını bildirdi.

Emekli olanların yarısı kadar alma şansları olduğunu söyleyen Avcı, yine son 11 yılda 651 milli sporcu ve 1.311 engelli öğretmen istihdamı gerçekleştirildiğini belirtti.

Avcı, bütün bu istihdam süreci sonrasında 1 Eylül 2013 tarihi itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 69 bin 415'i eğitim kurumu yöneticisi, 739 bin 595'i kadrolu öğretmen olmak üzere toplam 809 bin 14 eğitim elemanını barınır hale geldiğine dikkati çekti.

Emekli öğretmen rakamlarına da değinen Avcı, 2003-2013 yıllarında muvafakat alarak ayrılan öğretmen sayısının 6 bin 580, emekli olan öğretmen sayısının 114 bin 827, istifa eden öğretmen sayısının da sayısı 11 bin 686 olduğunu belirterek, toplam rakamın 133 bin 93 olduğunu söyledi.

Genel liselerin dönüştürülmesi

Bakan Avcı, genel liselerin dönüştürülmesinin yeni bir proje olmadığını, ortaöğretimde kalitenin artırılması, mesleki ve teknik öğretime daha fazla öğrencinin yönlendirilmesi amacıyla 2010 yılında yayımlanan bir genelge doğrultusunda genel liselerin anadolu lisesine dönüştürülmesi veya mesleki ve teknik ortaöğretime devredilmesinin planlandığını anlattı.

Bu çerçevede 2010 yılından itibaren anadolu lisesine dönüştürülen genel lise sayısının 972 olduğunu bildiren Avcı, "Bu tarihten itibaren 1.675 genel liseden 972'si anadolu lisesine dönüştürüldü. 579'u Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü'ne devredildi. İmam hatip okulu olanların sayısı 73. Tahsis edilenler de 37. Bazı yerlerde de öğrenci olmadığı veya bina sorunu olduğu için 14 tanesi kapatılmış" diye konuştu.

Birleştirilmiş sınıf uygulamasının demografik yapıdaki değişim, köylerin nüfusunun azalması ve benzeri nedenlerle zorunlu olarak devam ettiğine işaret eden Avcı, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında Türkiye genelinde birleştirilmiş sınıflarda okuyan toplam 256 bin 581 öğrenci bulunduğunu, bu rakamın toplam ilkokul öğrencileri içindeki oranının ise yüzde 4,59 olduğunu söyledi. Avcı, "Birleştirilmiş sınıflarda okuyan öğrenci sayısı ilkokul için 196 bin 280. Bu öğrencilerin toplam öğrenciler içindeki oranı yüzde 3,49" şeklinde konuştu.

Açık lisede 109 bin 927 öğrenci var

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, lise çağında olup da açık lisede okuyan öğrenci sayısının 109 bin 927 olduğunu bildirdi.

Yıllar itibariyle öğretmen maaşı artışına ilişkin bilgi veren Bakan Avcı, öğretmen maaşlarının ek dersle birlikte 2002'de ortalama 635,20; 2003'te 735,43; 2004'te 831,82; 2005'te 900,73; 2006'da 1133,73; 2007'de 1262,13; 2008'de 1560,43; 2009'da 1699,43; 2010'da 1808,99; 2011'de 2049,56; 2012'de 2276,37; 2013'te de 2437,92 lira olduğunu söyledi.

Avcı, 2002'de eğitime hazırlık ödeneğinin 175 lira iken 2013 yılında bu rakamın 740 liraya yükseltildiğini belirtti.

Nabi Avcı, Eskişehirdeki Gezi olaylarında gençleri yönlendirdiği gerekçesiyle Konya'ya sürüldüğü ileri sürülen matematik öğretmeni Ali Paşa Şanlı'ya ilişkin iddianamenin kabul edildiğini, Valilik tarafından da disiplin soruşturması açıldığını, Bakanlık tarafından da eşdeğer bir ilde görevlendirildiğini anlattı.

Bu konuya ilişkin başka bir öğretmenin olup olmadığını da sorduğunu dile getiren Avcı, hakkında dava açılan başka bir öğretmen bulunmadığını söyledi.

Bu yıl ara sınıflardan açık liseye 58 bin 135 kişinin geçtiğini belirten Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ortaokulu bitirdikten sonra açık liseye kayıt yaptıran 31 bin 148, böylece lise çağında olup açık lisede okuyan 89 bin 283 kişi var. Açık mesleki lisede ise ara sınıflardan açık mesleki liseye geçen 13 bin 642, ortaokullardan doğrudan açık meslek liselerine kayıt olanlar 7 bin 2, dolayısıyla lise çağında olup açık meslek lisesinde olan 20 bin 644 kişi var. Dolayısıyla lise çağında olup açık lisede okuyan öğrenci sayısı 109 bin 927."

Yeşilay ile Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında okullarda sigara, uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıklara ilişkin bilgilendirme çalışması yapılmasının planlandığını ancak protokolün imzalanmadığını dile getiren Avcı, bu konuda basında yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Avcı, 4+4+4 sonrası norm kadrosu öğretmenlerin öncelikle aynı kurumla ilişkilendirilmesi ve mağdur edilmemesi için valiliklere genelge gönderildiğini anımsatarak, yığılmanın fazla olduğu sınıf öğretmenliği gibi alanlara da alan değişikliği hakkı verildiğini söyledi.

30 bin öğretmen alan değiştirdi

Nabi Avcı, 30 bin 326 öğretmenin alan değişikliğine bağlı yer değişikliğinin yapıldığını belirterek, şöyle konuştu:

"Alan değiştiren öğretmenlerin 19 bin 523'ü sınıf öğretmeni. Sınıf öğretmenliğinden, teknoloji ve tasarım alanına geçen 2 bin 432, zihin engelliler sınıf öğretmenliği alanına geçen bin 513 öğretmenin alan değişikliği yargı kararı gereği iptal edildi. Daha sonra iptale gerekçe olan neden düzeltilerek özellikle zihin engelliler sınıf öğretmenliğine geçen öğretmenlerimiz içinde bu fırsattan istifade ek bir hizmet içi eğitim programı yürürlüğe konularak, eş durumundan kaynaklanan mağduriyetler büyük ölçüde giderildi."

Okul aile birliklerinin topladıkları bağışlar

Avcı, okul aile birliklerinin 2011 yılında 545 milyon 918 bin 918, 2012 yılında 466 milyon 798 bin 247, 2013 yılında da 257 milyon 523 bin 353 lira topladıklarına işaret etti.

Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla tüm çocukların eğitim kapsamına alındığına dikkati çeken Avcı, bunları sistemin içinde tutulması için açık liseye kaydını aldıkların söyledi.

Ak Parti iktidarı döneminde 2002 yılından bu yana 4 bin 609 dershane açıldığını, 2 bin 978'inin kapandığını dile getiren Avcı, 8 Kasım itibariyle 3 bin 638 dershane bulunduğunu bildirdi.

10 milyon 600 bin tablet bilgisayar alındı

Avcı, FATİH Projesi'ne değinerek, bu yıl 10 milyon 600 bin adet tablet bilgisayar seti alımı ihalesi gerçekleştirildiğini ve ulusal-uluslararası firmaların katıldığı bu ihalenin finansal kontrollerinin tamamlandığını bildirdi.

Ar-Ge imkanları, yerli sanayi gelişimi ve yerli üretimi hedefleyen teknik görüşme sürecinin başlatıldığını da belirten Avcı, şunları söyledi:

"Firmalarla 'siz ne tür Ar-Ge imkanları getirmeyi vaadediyorsunuz? Bilgisayarla ilgili gerek donanım gerekse yazılım konusunda yerli sanayiye ve yerli üretime katkıda bulunacak ne tür şeyler öneriyorsunuz?' Bunun görüşmeleri devam ediyor. 13 bin okulumuz için altyapı ihalesi gerçekleştirildi. Toplam 443 milyon bedelle ihaleyi kazanan firmalarla sözleşme imza aşamasına geldi. Ulaştırma Bakanlığı'nca 350 bin adet etkileşimli tahta ve 42 bin adet yazıcı temini ihalesi yapıldı. İhale karar aşamasına geldi. Yaklaşık bedel 1 milyar 330 milyon lira. 675 bin adet tablet bilgisayar seti alımı ihalesi yapıldı."

Kürtçe dersleriyle ilgili program ve müfredat çalışmalarına ilişkin de Avcı, 6’ncı sınıf Kürtçe programının Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'nda incelemede olduğunu, 7 ve 8’inci sınıf programları ve materyalleri için Mardin Artuklu Üniversitesi ile birlikte çalışıldığını bildirdi.

Avcı, eğitimde çok ayrıntılı bir kalite çerçevesi hazırladıklarını ve buna son şeklini verdiklerini, en kısa zamanda da kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.

Komisyonda Milli Eğitim Bakanlığı, ÖSYM, YÖK ve üniversitelerin 2014 yılı bütçeleri kabul edildi.


Gönderen Unknown

12 Kasım 2013 Salı

Anaokulunda aşırı bilgi yüklemek çok yanlışAnaokulunda aşırı bilgi yüklemek çok yanlış

Gelişim Psikolojisi Uzmanı Prof. dr. Edith K. Ackerman, eğitimde en kritik dönemin anaokulu olduğunu söyledi. Massachusetts Institue of Technology Mimarlık Fakültesi ile Harvard Üniversitesi’nde ders veren Ackerman, “Çocuklara en fazla şekil verilen dönem okul öncesi ve ilkokulda olduğu için bu arada bilgi hızlı ve yoğun olarak vermek isteniyor. Öğrenme hızlı olmaz, mutlaka yavaşlatılmalı” değerlendirmesinde bulundu. Özel Sezin Okulları’nda The Schools at Columbia University işbirliği ile yapılan “21. Yüzyıl Eğitim Sempozyumu”na katılan Prof. Dr. Edith K. Ackerman ile konuştuk.

Çocukların gelişiminde nelere dikkat edilmeli?

Çocukların dünyayı nasıl gördükleri oldukça önemli. Buna bakarak neler yapmamız gerektiğini anlayabiliriz. Çocuklar gelişimleri boyunca istikrarlı inançlara sahip olabiliyor. Burada çevreyi nasıl gördükleri, nasıl anladıkları ve algıladıklarını bilmemiz gerek. Örneğin, çocuğa bir şey öğretiyorsak cevabını vermeyerek yapmalıyız. İçinde doğru yanıtların olduğu alternatifler sunmalıyız. Doğru cevaba kendisi araştırarak, keşfederek ulaşmalı.

Ne tür seçenekler olmalı?

Örneğin bir öğrenciye sayıları öğretiyorsanız bir, iki, üç, diye saymak yerine birçok aktivite yapılmalı. Tarih çizelgesi üzerinden ya da neden birden sonra iki geldiği saatlerle, oyunlarla öğretilmeli. Ezberleterek öğrenme modeli yerine kavramın ne olduğunu anlatmaya çalışmak daha doğru.

Öğrenci gelişiminde öğretmenlere neler düşüyor? Aileler neler yapmalı?

İyi bir öğretmen kendi fark etmeden seçenekler yaratandır. Bilmeden yaratıcı oyunlar, etkinlikler, bahsettiğim örneklerde olduğu gibi alternatif üreten eğitimcidir. Çocukların anlayış şekline göre ders verdiği için başarılı bir öğretmen profilidir. Aslında çocuğun halinden anlayan öğretmen iyi bir eğitimci yani iyi bir psikologdur. Türkiye’de sanırım öğretmenlerin zamanları kısıtlı olduğu için genelde müfredatın dışına çıkacak, öğrencilere ayıracak zamanları olmuyor. Ancak, gençlerin sosyal yönlerini öne çıkaracak, çocukları inceleyecek vakitleri olmalı. Bu süreçte oyunlar, küpler, sayılar gibi alternatifler verilmeli. Eğlence aracı söylemeli, uygun ortam yaratılmalı, eksik meteryal tamamlanarak öğrenme yöntemleri arttırılmalı.

Video en iyi öğrenme yöntemlerinden biridir

En iyi öğrenme yöntemi sizce nedir?

Video çekimi çok iyi bir yöntem. Öğretmenler kendilerini, sınıfı farklı bir gözden görme fırsatı bulabilir. Eksik olan noktaları keşfedebilir. Sınıf içinde karşılaştırma yaparak çocuğun durumunun daha net görülmesine yardımcı olur.

Eğitimde ve öğrenmede en kritik evre hangi dönem?

2 yaşındaki çocuğun öğrenmeye açık olması için kendisini önce güvende hissetmesi gerekir. Şevkat gören çocuk oyun oynamaya başlar ve öğrenme süreci beraberinde gelir. Özgüven olmadan gelişme olmaz. 3-4 yaşında soru sorma dönemidir. Hayal güçleri fazlalaşıyor ve 6 yaşına geldiklerinde okula odaklanıp ödevlerine yoğunlaşıyorlar. Yani daha az oyun daha fazla ödev. Biraz zaman geçince aklı başında olarak yaratıcılık yönleri tekrar ortaya çıkıyor. En fazla şekil verilen dönem burada olduğu için okul öncesi ve ilkokul en önemli devre. Fakat yönetimler bu evrede her şeyi çok hızlı öğretmeye çalışıyor. Erkenden bilgiyi hızlı ve yoğun olarak vermek istiyorlar. Dünyada bu büyük bir sorun. Öğrenme hızlı olmaz, mutlaka yavaşlatılmalı. Çocuğa öğrenmenin güzel bir şey olduğu öğretilmeli. Bilgiler sindirerek verilmeli. Aşırı bilgi yüklemesi doğru değil. Çocuğa öğrenmenin güzel bir şey olduğunu öğretmeliyiz. Aileler de çocuğuyla zaman zaman çalışmalı. Okuma yazma isteği çocuktan gelmeli, kendini keşfetmeli.

Türk aile kültüründe çok rekabetçi ve öğrenciler arasında karşılaştırmaya dayalı modeli nasıl değerlendirirsiniz?

Amerika’da da bu durum var. Rekabetçi yaklaşım bir yere kadar güzel olabilir ama insanları yalnızlaştırıyor. Her toplum farklı kültüre sahip olduğu için tek başına aşılabilecek bir durum değil. Genel kabul değişmeli. Ama aile bireyleri kendilerine de bakıp çocuklarını başarılı kişilerle her zaman karşılaştırmamalı.

En iyi öğrenme yöntemi nedir? 21. Yüzyılın araçları neler?

Bilgi enformasyon değil tecrübe etmektir. Çocuğa sanal bir dünyadan bilgi veremezsiniz, bu üniversite öğrencisi için de geçerli. Bilgi okumak değil, deney yapmak, deneyimlemektir. En güzel öğrenme modeli bu. Örneğin tarih dersinde öğretmenin bir konuyu anlatması değil, önceden ilgili konuda çocuklara bu hafta bunu konuşacağız araştırın deyip, onların fikirleri üzerinden doğruyu bulmaya çalışmak iyi bir yol. Buna “tersine öğrenme yöntemi” deniliyor. En iyi model bu. Okunacak bilgi ile çocuk sınıfta vakit geçirmemeli. Ödevi önce vermeli, derste pekiştirmeli, tartışmalı, konuşmalı.

Çocuklar maskeli baloda yaşıyor gibi

Günümüzün çocuklarını nasıl buluyorsunuz?

Günümüzde çocuklar daha çok toplamaya önem veriyor. Her şeyden anlayan ama hiçbir şeyin ustası olmayan kişiler. Bilgiyi kurcalayarak onarmayı, düzeltmeyi seviyorlar. Tüketiciler ama yeni bir şeyi de yaratmaya hazırlar, doğanın bozulmasını istemiyorlar. Düşünmeden bilgiyi hızla paylaşıyor, bir yerden diğer bir yere koşuyorlar. Diğital ortamda yaşayan çocuklar maskeli baloda oldukları gibi ne isterlerse onu yaşıyor, o oluyorlar. Bu da kim olduklarını göstermeye çalışması, kimlikleri açısından zorluklar yaşamalarına neden olabiliyor.

Bu durumda teknolojinin sınırı ne olmalı?

Teknoloji öğrenme araçlarından sadece biri ve çok güçlü. Örneğin, öğrenciye kalemin de bir dizayndan geçtiğini, düşünülerek yapıldığını anlatmamız gerek. Teknoloji sadece mobil ve tablet zannediliyor ama göz göze bakışmak ve yaratmak da çok önemli. Bireyler yaratıcılık ile kendi ürününü, fikirlerini üretebilmeli kendilerini eleştirebilmeli. Eğitimciler ise, gelişen teknoloji ile çocuklarda oluşan “tüket ve at” düşüncesine karşı yeni bir şeyler üretmeli, üzerinde oturup düşünmeliler.

Hardvad Üniversitesi’ndeki ders veriyorusunuz. Bu öğrencilerin diğerlerinden farkı nedir?

Ben onların üstün olduklarına inanamıyorum. Sadece bu okullarda olan gençlerin çalışmaları daha fazla paylaşıldığı için diğer üniversitelerde olan çocukların çalışmaları çekmecelerde kalıyor. Gençler arasında çok fark görmüyorum, elbette zekiler ama diğer okullarda da onlar kadar hatta daha iyi çalışmalar yapan öğrenciler var. Bunların tanıtım sistemleri nedeniyle iş hayatına ve başarıya daha odaklılar.

Sizce başarı nedir?

Bence başka insanlarla birlikte başarılı çalışabilmek, yaşadığı dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek ve sevdikleri bir alanda çalışabilmektir.

Anaokulunda aşırı bilgi yüklemek çok yanlış

Gönderen Unknown
Yurtdışında okumak daha iyi bir kariyer imkanı sağlıyorYurtdışında okumak daha iyi bir kariyer imkanı sağlıyor

Türk öğrencilerin yurt dışında okumakla ilgili görüşlerini almak için yapılan araştırma, yurt dışında okumanın kaliteli eğitim ve iyi bir kariyer için önemli olduğunu ortaya koydu. Ankete katılan öğrencilerin yüzde 96’sı yurt dışında okumayı en çok iyi bir iş bulmalarını sağlayacağı için önemsediklerini söylüyor. Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 95’i yurt dışında okumak istediklerini belirtirken yüzde 68’i önlerindeki en büyük engelin eğitim masrafları olduğunu dile getiriyor.

Yurtdışında eğitime ilgi neden arttı?

Türkiye’den her yıl yaklaşık 15 bin kişinin yurt dışında eğitim almak için çeşitli ülkelere gittiği, bu ülkeler arasında İngiltere’nin ilk sıralarda yer aldığı bildirildi.

Edufairs Yurt Dışı Eğitim Fuarları Genel Müdürü İzzet Aslantatar yurt dışı eğitimin Türkiye’de özellikle son 15 yıldır hızlı bir ivme kazandığını söyledi.

Aslantatar, 15-20 yıl öncesinde devletin kendi personelini burslu olarak yurt dışına gönderdiğini hatırlatarak, "Dolayısıyla yurt dışındaki kurumlar Türk öğrencilere çok yabancı değiller. Yurt dışı eğitimi Türkiye dışında özellikle gelişen ülkelerde yaygın bir eğitim seçeneği olarak görülüyor. “dedi.

Aslantatar, yurt dışı eğitime olan ilginin her geçen gün arttığını belirerek, "Eğitim almak isteyen çok sayıda kişi var ancak bunlar içerisinde yaklaşık 15 bin kişi her yıl yurt dışı eğitim sürecine katılıyor. Bunların bir kısmı üniversitelerin değişim programları aracılığıyla oluyor. Büyük bir kısmı da ailelerinin kendilerine sunduğu imkânları kullanarak yurt dışı eğitimi alıyor. Ayrıca devletin sağladığı burs imkânlarından yararlanarak gidenler de var" dedi.

Yurtdışı Eğitim Fuarları Bir Başlangıç Kapısı

Edufairs Yurt Dışı Eğitim Fuarları Genel Müdürü İzzet Aslantataryurtdışı eğitim’de okullarla yapılan yüz yüze görüşmelerin önemine değinerek Kasım’ın ikinci haftası 4 şehir’de gerçekleşecek fuarlar hakkında çeşitli açıklamalarda bulundu.

Edufairs Butik Fuar Anlayışı İle Dünya Okullarını getiriyor.

Türkiye’nin en kaliteli ve en ciddi eğitim fuarları Kasım ayında 4 şehirde gerçekleşiyor.

Lise ve Üniversite eğitimi için yurtdışı hayali kuran öğrencilerin hayalini kurduğu okullar 7-14 Kasım tarihlerinde Ankara, Adana, İzmir ve İstanbul’da gerçekleşecek olan Edufairs - Yurtdışı Eğitim Fuarları için Türkiye’ye geliyor. Fuarlara Türk öğrencilerin yakından takip ettiği 50’yi aşkın okul katılacak. Edufairs Yurtdışı Eğitim Fuarları’na katılacak öğrenciler bu yıl da dünyanın en ünlü okullarının stantlarını gezerek okul temsilcileri ile yüz yüze görüşme fırsatı bulacak ve fuar boyunca gerçekleşecek olan kayıtlarda özel indirimlerden yararlanma şansını yakalayacaklar.

Fuar tarihleri ve fuarın gerçekleşeceği merkezler şu şekilde;

7 KASIM 2013 Perşembe - ANKARA Hilton Otel Saat: 13:00-18:00

9-10 KASIM 2013 Cumartesi-Pazar – The Marmara Taksim Otel 13:00-18:00

12 KASIM 2013 SALI - İZMİR Movenpick Otel Saat: 14:00-19:00

14 KASIM 2013 PERŞEMBE – ADANA Seyhan Otel 13:00-17:00

Yurtdışında okumak daha iyi bir kariyer imkanı sağlıyor

Gönderen Unknown
Y kuşağının özellikleri teknolojik gelişmelere paralelY kuşağının özellikleri teknolojik gelişmelere paralel
Deloitte Eğitim Vakfı tarafından Türkiye’de, Deloitte tarafından 16 farklı ülkede olmak üzere, toplamda 17 ülkede gerçekleştirilen “Y Kuşağı İnovasyon Araştırması” önemli sonuçlar ortaya koyuyor.

Millward Brown ile beraber hayata geçirilen araştırma, Ocak 1982 ve sonrası doğumlu, en az yüksekokul mezunu ve tam zamanlı çalışanları kapsıyor. Araştırmaya göre, Y kuşağı ailelerini ön planda tutuyor, bilgiye ve takım çalışmasına değer veriyor, teknolojiyi yakından takip ediyor, en önemlisi de işin başarısının sadece finansal başarı ile değil farklı kriterlerle de ölçülmesi gerektiğine inanıyor.

“İş dünyası için bir referans”

Gerçekleştirilen bu araştırmanın Y Kuşağını anlamak isteyen iş dünyasına ışık tutacağını belirten Deloitte Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Levent Yaveroğlu, şöyle devam etti: “Türkiye, nitelikli genç nüfusuyla gerek Avrupa’nın gerekse Ortadoğu’nun en öne çıkan ülkelerinden biri. Ülkelerin, kurumların ve hatta bireylerin rekabet ettiği günümüzde ise inovasyon, genç nüfusun hem teşvik kaynağı hem de gelişmenin ve diğer kuşaklardan sıyrılmanın en önemli unsuru. İşte bu noktada, biz de Deloitte Eğitim Vakfı olarak, iş dünyasının genç profesyonellerinin inovasyona bakışına ve elde ettiğimiz sonuçla bu anlayışı daha ileriye götürecek düşüncelere referans noktası oluşturmak istedik.”

“Teknoloji onların bir uzvu”

Yeni neslin çalıştıkları şirketlerden, yöneticilerden ve genel olarak iş dünyasından beklentilerini ortaya koyma amacını taşıyan araştırma ile ilgili analiz yapan Araştırmacı – Yazar Bekir Ağırdır şunları kaydetti: “ Y kuşağı, teknolojiyi yakından takip eden, aile odaklı, başarıyı hedefleyen ve bu başarının görünür olmasını daha çok isteyen, takım çalışmasına inanan, ilgi odağı olmayı isteyen, her zaman farklı ve yeni olanı arayan, belirgin ve sert kurallardan kaçan, kimliklerini ortaya koymak, çevrelerinden farklılaşmak için markaları kullanan bir kuşak olarak tanımlanıyor. İçinde yaşadığımız dünya çok boyutlu, çok aktörlü, daha hızlı, zaman ve mekândan bağımsız, hiyerarşilerden çok ağ örgütlenmelerinin esas olduğu yeni bir hayat. Gençler doğrudan bu hayata, bu teknolojilere doğdular. Onlar için teknoloji takip edilmesi ya da edilmemesi tercih meselesi olan bir şeyden ziyade bedenin bir uzvu kadar doğallaşmış durumda. Bizlere yeni, farklı, kimi zaman aykırı gelen şey, onların içine doğduğu yeni hayatın ritminin ve zihin haritalarının veri kabul ettiği şey. Bu gençler, çocukluklarından itibaren bilgisayar, cep telefonu gibi teknolojilere sürekli bir erişim imkânına sahipler. O nedenle de Y kuşağı ile ilgili değerlendirmelerde bu faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.”

Yenilikçi bir kuşak

Araştırmaya göre Y Kuşağı’nın %63’ü kendilerini yenilikçi olarak görüyor. (16 ülke %62, Türkiye %63) Bir organizasyonun inovatif olarak düşünülmesi için gerekli üç ana etmeni ise: Düzenli öğrenimi teşvik etme (%49), Çalışanlara kendilerini eğitme, ilgi alanlarına ve yeni fikir araştırmalarına adamaları için boş zaman yaratma (%42) ve Fikir üretimini ve yaratıcılığı teşvik etme ve ödüllendirme (%42) olarak ortaya koyuyorlar.

Şirketler topluma katkı sağlıyor

Türk Y Kuşağı’nın büyük bir kısmı, şirketlerinin topluma katkı sağladığını düşünüyor (Türkiye bu listede altıncı sırada). Diğer 16 ülkede bu oran %17 olarak gerçekleşiyor. Araştırmada öne çıkan diğer başlıklar ise şöyle;

• Türkiye ve diğer ülke katılımcıları işletmelerdeki inovasyonun, toplum üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu düşünüyor. Her iki grupta da bu oran %71 olarak karşımıza çıkıyor.

• Türkiye’deki Y Kuşağı’na göre işletmelerin odaklanması gereken en önemli zorluk finansal kısıtlar. Değişime kapalılık ve eğitim eksikliği finansal kısıtları takip ediyor.

• “İlerlemeyi sağlamak” katılımcıların %47’si tarafından iş dünyasının en önemli varlık sebebi olarak görülürken, “mal ve hizmet üretimi” ve “kar sağlamak” %46’lık oranlar ile yakından takip ediyor.

• Türk katılımcıların sadece %43’ü çalıştıkları kurumun inovatif olduğunu düşünürken, Türkiye dışındaki diğer 16 ülkede ise bu oran %60’a yükseliyor.

• Verilen cevaplarda Güney Afrika katılımcılarının %90 oranında işin büyümesi ve gelişimi açısından hayati önem taşıdığını düşündüğü inovasyonun, Kıta Avrupası ve Japonya’da aynı oranda önemsenmediği ortaya çıkıyor. Araştırmaya katılan tüm ülkelerde ortalama %78’lik kesim, inovasyonun işin büyümesi ve gelişmesi açısından önemli olduğunu düşünüyor. Türkiye’deki katılımcıların ise %60’ı, inovasyonun iş gelişimi açısından önemli olduğunu düşünmekle birlikte bu oran araştırma ortalamasının oldukça altında yer alıyor.

• Yaratıcılık, inovatif bir bireyin en önemli özelliği olarak görülüyor. Türkiye için yaratıcılığın yanı sıra, girişimci olmak da inovatif bir bireyin taşıması gereken özelliklerden biri olarak öne çıkıyor.

• Finansal yetersizlikler, finansal baskı ve yatırım eksikliği her iki katılımcı grup tarafından inovasyonun önündeki en büyük engel olarak belirtiliyor. Diğer etmenler de diğer ülkelerde nispeten dengeli bir dağılım gözlemlenirken, Türk Y Kuşağı, zayıf liderlik, zayıf yönetim ve vizyon eksiğini %17 ile özellikle vurguluyor.

Y kuşağının özellikleri teknolojik gelişmelere paralel

Gönderen Unknown
Derse yoğunlaşmak için oyun şartDerse yoğunlaşmak için oyun şart

İlkokul öğrencilerinin derslere olan katılımını sağlamak ve motivasyonlarını artırmak için sınıf içinde ve bahçede oynanan oyunlar önemli yer tutuyor. Zambak Yayınları’nın TÜYAP Kitap Fuarı’nda öğretmenlerle buluşturduğu “Okulda Oyun” kitabı tam 355oyun alternatifi ile bu alanda önemli bir eksiği tamamlıyor.

Oyun sadece eğlence değil

Zambak Yayın Grubu İlkokul Yayın Yönetmeni Murat Olukpınar oyunun çocukların en iyi yaptığı şey ve aynı zamanda en iyi öğrenme yöntemi olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “ Çocukken okulda arkadaşlarımızla pek çok oyun oynardık. Hepsi de çok zevkliydi. O kadar zevkliydi ki bazen ders zilinin çaldığını bile duymazdık. Bu oyunlar bizi sadece eğlendirmekle kalmıyordu. Yapılan araştırmalar çocukken oynadığımız oyunların zihinsel gelişimimize önemli katkıları olduğunu söylüyor. Arkadaşlarıyla oyun oynayan çocuk; kendine güveni, iletişim kurmayı, görev dağılımı ve işbölümü yapmayı, sorumluluk ve yetki almayı öğrenir. Oyunlar, öğrencilerin beceri düzeylerini, ilgi ve motivasyonlarını yükseltir ve daha hızlı düşünmelerini sağlar.”

Hem sınıfta hem bahçede

Dersler oyunla birleştirildiğinde çocuklar katılmaya daha istekli olduklarına dikkat çeken Olukpınar, yeni kitaplarında “Sınıf İçi Oyunları” ve “Bahçe Oyunları” olarak iki ana bölüm tam 355 örneği öğretmenlerin istifadesine sunduklarını ifade ediyor. Öğretmenlerin gösterdiği ilginin bu alandaki kaynak kitap eksikliğini de ortaya koyduğunu ifade eden Murat Olukpınar TÜYAP Kitap Fuarı’nda da öğretmenlerin kitaba büyük ilgi gösterdiklerini belirtti.

Derse aktif katılım için oyun şart

“Çocuk eğitimiyle oyun neredeyse birbirinden ayrı düşünülemez” diyen Murat Olukpınar oyunla öğrenmenin sağladığı motivasyonu şöyle ifade ediyor: “Sınıfta size göre son derece önemli olan, aslında gerçekten de olmazsa olmaz bir konuyu dakikalarca anlatıp da sınıfa döndüğünüz zaman, bazen size boş boş bakan, uyuklayan sıkılmış yüzlerle karşılaştığınız olmuştur. Böyle bir durumda sınıfta oynatacağınız basit bir oyun sınıfın havasını değiştirip öğrencilerinizi tekrar öğrenmeye hazır hale getirecektir.”

Kitapta neler var?

• Günümüz ilkokul öğretmenlerinin sınıfta ya da okul bahçesinde oynatabileceği, birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar her evre için uygun 355 adet denenmiş harika oyun sunuluyor.

• Oyunlar “Sınıf İçi Oyunları” ve “Bahçe Oyunları” olarak iki ana bölümde veriliyor. Her oyunun başında; hangi yaş grubuna yönelik olduğu, oyuncu sayısı, gereken araç-gereç, oyunun oynanış yönergeleri yer alıyor. Ayrıca kitap, oyunlara ait çok canlı ve açıklayıcı resimlerle zenginleştirilmiş.

• Sadece beden eğitimi dersinde değil, Türkçe, matematik ve hayat bilgisi derslerinde de oynatılabilecek oyunlar da eklenmiş. Bu oyunların ders konularıyla nasıl ilişkilendirilebileceğine dair notlar düşülmüş.

Derse yoğunlaşmak için oyun şart

Gönderen Unknown
Boğaziçi Üniversitesi ile ikinci baharBoğaziçi Üniversitesi ile ikinci bahar

Boğaziçi Üniversitesi kuruluşunun 150. yılını kutlarken, Harvard Üniversitesi’nin katkıları ile, öğrenmenin yaşı olmadığını kanıtlayacak sıra dışı bir programa imza atıyor: İkinci Bahar Programı. Boğaziçi Üniversitesi ve Harvard Institute for Learning in Retirement (HILR) programı işbirliği ile katılımcılar üniversite hayatına yeniden başlıyor. “İkinci Bahar Programı”nda tarih, arkeoloji, politika, sanat ve insanbilimleri alanlarında verilecek dersler Boğaziçi Üniversitesi’nin Bebek Kampüsü’ndeki İktisadi ve İdari Bilimler Binası’nda verilecek.

Harvard Institute for Learning in Retirement Programlarından esinlenilerek; ayrıca kurumlar arasındaki karşılıklı akademik ve kültürel ortaklığı arttırıcı işbirliği hedeflenerek ortaya çıkan programda, katılımcılara şimdiye kadar isteyip de üzerinde çalışma olanağı bulamadıkları alanlarda kendilerini geliştirme imkanı sunulacak. Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) tarafından,

“İkinci Bahar”larını yaşamakta olan katılımcılara özel olarak hazırlanan tarih, arkeoloji, politika, sanat ve insanbilimleri alanlarındaki derslerle bu konulardaki bilgi birikiminin ve deneyimlerin arttırılması hedefleniyor. Harvard Institute for Learning in Retirement ile kısa dönemli eğitmen ve personel değişimlerini de kapsayan, karşılıklı akademik ziyaret ve değişim programları tasarlanması ile başlayacak program öğrenmenin yaşı olmadığını hissedebilen tüm katılımcılara açık olacak.

Programın amacını, açıklayan Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve BÜYEM Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Meltem Özturan, “Program; akademik ve profesyonel hayatın içinde yer almış katılımcılarımız için; hızlı ve köklü değişimlerin yaşandığı bugünün dünyasında bu değişimi yakalamak ve dünü, bugünü ve geleceği anlamak; yeni bir birikim, vizyon ve düşünsel derinlik yakalamak amacıyla bir fırsat sunmayı amaçlamaktadır.” derken, programın katılımcılara üniversite hayatını yeniden tattırmayı ve onlara ders seçenekleri ile nostaljik bir eğitim-öğretim dönemi yaşatmayı hedeflediklerini vurguluyor.

Programın açılış dersinde konuşan Harvard Institute for Learning in Retirement Direktörü Leonie Gordon “Günümüzde daha uzun ve sağlıklı yaşam imkanları 65 yaş üzeri nüfusun sayısını artırdı. Amerika’nın nüfusu bugün 317 milyon, bunun 42 milyonu 65 yaş üzerinde. Ve bu sayının artarak yükselmesi bekleniyor. Amerika’da bugün 100 yaşın üzerinde yaşayan kişilerin sayısı 54.000. Bu rakam 30 yıl önceye göre % 66 artmış durumda. Türkiye’nin nüfusu da giderek yaşlanıyor. 29 yaş altı nüfus oranı azalırken, 65 yaş üzeri nüfus sayısı giderek yükseliyor. Bugün Türkiye’de 6.7 milyon insan 65 yaş üzerinde, bunun 2023’te 8.6 milyon kişiye ulaşması bekleniyor. Günümüzde yaşlanma artık bir köşede oturmak anlamına gelmiyor. İleri yaşlarda öğrenme ile sağlık arasında doğru orantılı bir ilişki ortaya konmuş durumda. İleri yaşlarda eğitimi Türkiye’de Boğaziççi Üniversitesi ile birlikte başlatmaktan mutluluk duyuyoruz. Harvard Üniversitesi olarak Boğaziçi Üniversitesi ile yaptığımız bu işbirliğinin gelecekte artan değişim programları ile devam etmesini umuyoruz.”dedi.

İkinci Bahar programı birbirini takip eden dönemlerde açılacak 4 ayrı modülden oluşuyor. Kasım ayının ilk haftası başlayacak eğitimlerde her modül ayrı olarak, haftada üçer saat olacak şekilde 8 hafta boyunca devam edecek. Harvard Institute for Learning in Retirement, Boston’da gerçekleşecek değişim programı ise, bu programın sonunda yer alacak 1 haftalık bir eğitim ziyareti şeklinde opsiyonel olarak yer alıyor. Bu sayede isteyen katılımcılar eğitimlerinin bir kısmını Harvard Üniversitesi’nde geçirebilecek.

Kasım ayında “Tarih: İmparatorluk Mirası” eğitimi ile başlayacak eğitimler Çarşamba günleri saat 10:00-13:00 arasında Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyeleri tarafından verilecek. İkinci Bahar programı eğitim içerikleri şöyle olacak:

1.Apple-tab-span" style="white-space:pre"> Modül: “Tarih: İmparatorluk Mirası” (13 Kasım 2013 - 25 Aralık 2013) -24 saat

• Anadolu Kültürel Mirası- Erken Dönem (3 saat)-Prof. Dr. Aslı Özyar

• Anadolu Kültürel Mirası-Bizans Dönemi (3 saat) –Prof. Dr. Nevra Necipoğlu & Yrd. Doç. Dr. Koray Şevki Durak

• Bizans, Konstantinopolis, İstanbul: İmparatorluk Mirası (3 saat) - Prof. Dr. Nevra Necipoğlu & Yrd. Doç. Dr. Koray Şevki Durak

• Kozmopolit şehir olarak İstanbul: Efsane ve Gerçeklik (3 saat) -Prof. Dr. Edhem Eldem

• Osmanlı İmparatorluğunun Sosyal ve Ekonomik Tarihi (3 saat)-Yrd. Doç. Dr. Meltem Toksöz

• İstanbul Tarihi Yarımada Sunumu (3 saat)

• İstanbul Tarihi Yarımada Gezisi (6 saat)

2. Modül: “Güzel Sanatlar” (19 Şubat 2014 – 9 Nisan 2014) -24 saat

• Osmanlı Estetiğinin Felsefi Temeli (6 saat)

• Klasik Müzik ve Opera’da anlam oluşturmak (3 saat)

• Çağdaş Resim ve Heykel (6 saat)

• Doğu ve Batı’daki Müzik Ruhu (6 saat)

• Zaman içinde Müzik (3 saat)

3. Modül: “Türk Siyasetine Bakış” (30 Nisan 2014 – 18 Haziran 2014)- 24 saat

• Türkiye Siyaset Tarihi (3 saat)

• Türkiye’de Yönetim (3 saat)

• Türk Dış Politikasının Evrimi (3 saat)

• Türkiye ve Komşuluk İlişkileri (3 saat)

• Türkiye-Avrupa İlişkileri Tarihi (3 saat)

• Orta Doğu Tanımlamaları, Ülkeler, benzerlikler ve farklılıkları (3 saat)

• Türkiye: Orta Doğu’da değişim için bir model mi? (3 saat)

4. Modül: “Türkiye ve Dünyada Güncel Ajanda” (17 Eylül 2014 – 30 Ekim 2014) – 24 saat

Her modül için eğitim ücreti KDV dahil 1.350 TL olacak İkinci Bahar programı sonucunda katılımcılara Boğaziçi Üniversitesi tarafından sertifika verilecek.

Programlar ilgili detaylı bilgi almak isteyenler buyem.boun.edu.tr web adresinin yanısıra 0 212 257 31 27 veya 212 257 31 28 numaralı telefonlardan bilgi alabilecek.

Boğaziçi Üniversitesi ile ikinci bahar


Gönderen Unknown
Koç Üniversitesi GSVC ile sosyal girişimciler arıyorKoç Üniversitesi GSVC ile sosyal girişimciler arıyor

Koç Üniversitesi’nin bölgesel ortak olarak bu yıl üçüncüsünü organize ettiği ve sosyal sorunlara bir çözüm fikri geliştirmeyi hedefleyen Küresel Sosyal Girişimcilik Yarışması (Global Social Venture Competition’ın – GSVC)bilgilendirme toplantıları 22 Ekim’de başladı. GSVC, hem finansal açıdan sürdürülebilir, hem de sosyal açıdan en yüksek potansiyele sahip katma değerli projeleri ödüllendiriyor. Yarışmaya başvurabilmek için yarışma ekibinin en az bir üyesi yüksek lisans öğrencisi olması gerekiyor. Yarışma, sosyal girişimcilerin, çevre, sağlık, eğitim, şehirleşme, sosyal adalet gibi küresel veya yerel sorunlara yönelik sürdürülebilir, katma değeri olan fikirlerini iş planına dökmesi için bir ortam sunuyor. Küresel finalde başarılı olan proje 50.000 Dolar desteğin sahibi olacak.

UC Berkeley, Haas İşletme Okulu ve Columbia Üniversitesi’nin başlattığı ve projenin bölgesel ortağı Koç Üniversitesi işbirliği ile Türkiye’deki sosyal girişimcilerle buluşacak olan Küresel Sosyal Girişimcilik Yarışması (GSVC) için, yarışmacı ekiplere tüm süreçlerde danışmanlık sağlanıyor, mentorlar atanıyor, bilgilendirme toplantıları ile yarışmacılar destekleniyor. Geçen yıl GSVC’ye 40 ülkeden 650 başvuru yapıldı.

Finansal sürdürülebilirlik ve sosyal etki bakımından değerlendirilecek projelerin küresel çapta yarışacağı GSVC öncesi katılımcılar, etkinliklerde verilecek bilgilerle ilk aşamaya hazırlanacak ve 17 Ocak 2013’e kadar yönetici özetlerini teslim edecekler.

Yarışma üç aşamada gerçekleşiyor…

Global Social Venture Competition, üç aşamada gerçekleşiyor. Öncelikle, yönetici özetleri girişimciler tarafından yarışma kuruluyla paylaşılıyor. Ardından Londra’da bölge finalleri gerçekleştiriliyor ve bu elemeden geçen yarışmacılar, küresel finallerde ilk üçe girebilmek için Berkeley, California’da mücadele veriyor. Tüm aşamalarda sosyal girişimciler projelerinin sosyal, finansal ve çevresel etkilerini yarışma kurulu ile paylaşıyor.

Adaylarda aranan özellikler:

• Dünyanın herhangi bir yerinde lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim görmekte olan ya da yarışmaya başvuru tarihinden en fazla iki yıl önce lisans veya yüksek lisans programından mezun olmuş olan en az bir ana takım üyesi.

• İş yeri, ilk gelir tablosuna veya ilk patente göre ölçüldüğünde (hangisi daha önce ise ona göre) 3 yaşından fazla olmamalıdır.

• Girişim, sosyal bir etki, dönüşüm yaratmalıdır.

• Yatırımın finansal geri dönüşü ile iş planının misyonu doğrultusunda ölçülebilir sosyal/çevresel etkilerini net bir şekilde açıklayan özet gerekmektedir.

• Fizibilite, finanse edilebilirlik ve ölçeklenebilirlik kanıtı olmalıdır.

• Tercihen ilgili becerilere ve tecrübeye sahip olan dönemsel girişimciler ve profesyonellerin bulunduğu güçlü bir yönetim takımı oluşturulmalıdır.

• İş planı ister ticari isterse de kar amacı gütmeyen bir organizasyon olsun, finansal olarak sürdürülebilirlik içermelidir.

• İş planında öğrencinin projede aldığı sorumluluk, ne kadar katıldığı anlatılmalıdır.

• Öğrenci veya yeni mezun, projenin sunumunu yapan kişilerden birisi olmalı veya jürinin sorularını cevaplayabilmek için final günü hazır olmalıdır.

• Üst üste iki yıldan fazla aynı iş planı ile yarışmaya başvurulamaz.

• Bir takımın iki kere yarışma hakkı vardır.

Koç Üniversitesi GSVC ile sosyal girişimciler arıyor

Gönderen Unknown
Öğrencilerinizi sosyal paylaşım sitelerinden eklemeyinKafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Osman Engin, öğretmen ve öğrencinin sosyal paylaşım siteleri üzerinden arkadaş olmasına ilişkin, "Sosyal paylaşım sitelerinden öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor" dedi.

Doç. Dr. Engin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğretmenlik mesleğinin profesyonel uzmanlık mesleği olup, öğretmen ve öğrenci arasında kendine has davranış ve üslup özellikleri ile kendini gösteren iletişim süreçleri bulunduğunu söyledi.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal medya ve paylaşım sitelerinin yarattıkları sahte imajlarıyla oldukça bozuk sicillere sahip olduğuna vurgu yapan Engin, "Öğrenci sosyal paylaşım sitesinde kesinlikle gerçek kimliği ve benliğini saklamış, sahte imajlarla ortama girmiştir. Hiç olmadığı gibi davranacak öğrencinin uydu bir benlik ve kimlik geliştirmesi kaçınılmaz olacaktır. Artık sanal da olsa öğretmeninin arkadaşı olmak, sınıf arkadaşlarına tepeden bakmayı ve onlarla iletişim kurmayı anlamlı kılmayacaktır. Her ne kadar yeni öğretmen ve öğrenci profillerine bu durumlar çok yakıştırılsa da sürecin olumsuzlukları üzerinde de durulması yararlı olacaktır" diye konuştu.

"Öğretmen paylaşımını sınıfta bütün öğrencileriyle birlikte yapmalı"

Engin, öğretmeniyle sosyal paylaşım sitesi üzerinden arkadaş olan bir öğrencinin sınıfa girdiği zaman kibre büründüğüne dikkati çekerek, "Ben öğretmenimle arkadaşım" duygusuna kapılan öğrencinin komplekse kapıldığını kaydetti.

Bu tarz öğrencinin, sınıf arkadaşlarını küçük gördüğünü, sosyalleşemediğini, sağlıklı etkileşim kuramadığını ve kendisini yalnızlığa ittiğine değinen Engin, şunları kaydetti:

"Öğrenci, öğretmenine olan yakın ilişkisinden dolayı dersini de önemsemiyor. Bu durum öğrenme başarısını doğrudan etkiliyor. Facebook'tan öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor. Diğer öğrenciler de bu olumsuzluk karşısında öğretmene karşı olan olumlu iletişim duygularını zayıflatıyor. Bu tür şeyler çok önemli bir ihtiyaç değil. Öğretmen bu tür paylaşımları sınıf ortamında diğer öğrencilerle beraber, yüz yüze, aktif olarak yapması lazım."

Engin, sosyal paylaşım sitesinde yaşananların birebir gerçekler olmadığını savunarak, "Bunların hepsi sanal gerçekler. Sanal gerçeklikle kurulan iletişim, öğrenciye öğrenme başarısı getirmiyor" ifadelerini kullandı.

Öğrencilerinizi sosyal paylaşım sitelerinden eklemeyin


Gönderen Unknown